Ezberbozacısı - Peter Pan’a Mektuplar 3

EZBERBOZACISI

Oğuzhan Akay

Peter Pan’a Mektuplar (3):

 

Bana dijital deme!

Şimdi moda dijitali konuşmada. Varsa yoksa bu. Geç gelmiş bir değişim. Konuşalım elbette. Bundan 20 yıl önce London Awards’ta dijital kategorinin klasik kategori kadar yer tuttuğunu unutmadan. Biz de nihayet Facebook, Twitter, Linkedin, Google + vb. sayesinde internette iletişimin banner’lardan ibaret olmadığını anlamaya başladık. Yine de acele etmeyelim. Konvansiyonel reklamcılığı hemen batırıp, dijitali olduğundan daha fazla yüceltmeyelim. Bu ülkede hala elektriği, yolu olmayan yerler varken, TV’ler çok ama yayın düzenleri aynıyken, bir yandan da Amerika’dan sonra günde en çok TV izlenen ülke konumundayken TV öldü, ölüyor demeyelim. TV hala en gözde mecra olmaya devam ediyor, edecek de. Dijital ve mobil mecralar ise gelişiyor, gelişecek de. Daha ne yenilikler arka arkaya gelip bizi yetişmeye zorlayacak kimbilir? Ama TV hiç ölmeyecek. Filmin ölmemesi, dönüşmesi gibi. (Bkz: 3D filmler.) Youtube bile, şu anda klasik bir mecra olan TV’lerin mantığıyla ve seçme videolar üzerine dönüyor.  Dijital mecralara ayrılan bütçeler henüz ahım şahım değil. Mümkün olduğu kadar, ucuz bütçelerle iş üretiliyor. Çoğu da fikir yetmezliğinden çöpe gidiyor. Milyonlarca videonun arasında yok oluyor. Çünkü markalar genelde biz de olalım mantığıyla dalıyorlar sosyal mecralara. İstanbul’a ilk kez gelen biri, ilk kez bir mekana gitse ve oranın huyunu suyunu bilmeden, müdavimiymiş taklidi yapsa ne olur? Tuhaf karşılanır elbette. Belki de tepki gösterilir. İşte bunun gibi bir durum oluşuyor. Oysa sosyal aleme akacaksan, kurallarını ve kuralsızlıklarını öğreneceksin. Nasıl giyinmelisin, nasıl davranmalısın, nasıl konuşmalısın, bunu gözleyeceksin önce? Bunu kimler sağlayacak? Dijital ajanslar... Yeterliler mi peki onlar? İki elin parmağını geçmez yeterli olanları. Zaten henüz ihtiyaçları karşılayacak, yeterli donanıma sahip bir insan kaynağı da yok. Dijital kampanyaların büyük kısmı fikirsiz, bol esinlenmeli uygulamalar...Burada çalışanların reklamcı ya da iletişimci olabilmeleri için bir fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Ha, onlar biz dijitalciyiz de diyebilirler. Dijitalci olunmaz.

Ya iletişimcisindir ya da değil. Dikkat edilecek nokta ise şudur: İletişim idea’dır. Yani fikirdir. Fikrin üzerine kurulur. Ve bu fikir, insanların proaktif olabilmesi için duygularına dokunmalıdır. Tüketiciye arkadaş gibi yaklaşılmalıdır.

‘Peki gidişat ne olacak dersen? Peter Pan’, dijital ya da konvansiyonel ajans kavramı ortadan kalkacak er geç. İşler, konvansiyonel-dijital ayırımının kalmadığı ajanslarda üretilecek. Uygulamacılar  ise (tıpkı yapım şirketleri gibi) bağımsızlıklarını sürdürebilecekler.

Ekonomistlerin öngöremediği ve sürekli yanıldığı bir dünyada,

Türkiye’de, dijital her şey olacak konvansiyonel reklamcılık ölecek diyenler, daha çok bekleyecekler... Yüz tahminde ve kehanette bulunup birini tutturmak Nostradamus olmayı sağlamıyor.

Ama reklamcının yanılgısının yüzde birle kalması, markaların geleceğe kalmasını sağlıyor. Bu nedenle de az marka çok tıraş var ortalıkta.

 

;