Ezberbozacısı-Peter Pan’e Mektuplar-8

Barracuda mısın sen?

Bir akvaryumu camla ortadan ikiye bölmüşler. Olmuş iki akvaryum. Sonra birine yırtıcı barrakuda balığını koymuşlar. Diğerine de zavallı dubar balığını. Barracuda denilen, okyanuslarda yaşayan, köpek balığından bile tehlikeli, insanı bir lokmada değil, küçük küçük parçalara bölerek yiyen bir balık. Barracuda, dubarı gördüğünde ağzının suları akarak ona doğru hamle yapmış. Ama kafasını cama vurmuş. Birkaç deneme sonra, baktı ki bu iş olmayacak, kendisini yaralayacak, vaz geçmiş.

Araştırmacılar daha sonra aradaki cam engeli kaldırmışlar. Barracuda engel kalktığı halde dubara hiç saldırmamış. Yani sınırlarını öğrenmiş, haddini bilmiş.

Şimdi gelelim bu öykünün bizimle ilgili bölümüne. Aslında kendimizi barrakuda balığına benzetebiliriz. Sözgelimi reklamcı olmaya heves edebilir, karar veririz, reklamcıların yaşamını, kazançlarını duyduğumuz kadarıyla iştahımız kabarır ve hemen bunu gerçekleştirmek  isteriz. İlk denemelerimizde başarısız olabiliriz. Belki daha sonraki denemelerde de…Ama bir gün o arzuladığımız şeye ulaşacak gücümüz ve olanağımız olduğu halde, engeller ortadan kalkmış da olsa, sadece umutlarımızı yitirdiğimiz ve hayal kırıklığına uğradığımız için vaz geçeriz.

Çünkü nereye özgeçmiş göndersen, başvursan, görüşsen, sonuç alamamışsındır.

Ne kötü değil mi? Çocukken öğretmeniniz çok kötü resim yaptığını ya da müzik kulağının olmadığını söyledi diyelim. Resim yapmayı sevdiğin halde bundan etkilenip resmi bırakırsın veya yalnızken bile şarkı söylemez olursun. Çünkü umutların kırılmıştır.  Ben basketbol oynayamam, ben iyi yüzemem, ben güzel konuşamam, ben romantik olamam, ben problem çözemem, ben tek başıma yaşayamam, artık bir şeyleri düzeltmek için çok geç vb.. gibi başka engeller de konmuş olabilir hayatında. Konulan sınırlar seni engeller hep. Tıpkı o barrakuda gibi. Seninki hangisi? Düşün bir. Nerde yanlış yaptın? İşe başvururken mi, görüşürken mi? Ya da elde ettiğin stajı sonuçlandıramayarak mı? Seni anlamadılar mı?

Aradaki cam engel belki de çoktan kalktı. Dubara saldırmak için ne bekliyorsun? Hevesinin yerine gelmesini mi?

Hayatını değiştirmek için harekete geçmeye ne dersin?

Tamam dersin. Ama tamam demekle kalma, kafanı da değiştir. Uygulamaya geç. Şimdi bu yazının reklamla, reklamcılıkla ne ilgisi var diye düşünüyorsun sanırım Peter. Çok ilgisi var. Bırakalım reklamcı olmanı, belki de reklamcısın.

Yaratıcılık için önüne konan engellerden, kısıtlamalardan söz etme. Çünkü bu da senin bir çözüm bulman için fırsattır. Öte yandan yaratıcı düşüncenin, sadece işinle değil tüm yaşamınla ilgili olduğunu da unutma. Bunu bir yaşam tarzı haline getirmediğin sürece, ara sıra yaratıcı olamazsın. Tesadüfen bir kez olabilirsin belki. Lafı hatırla: ‘Kör bir domuz da avını tesadüfen bir kez yakalayabilir.” . Çünkü gecenin karanlığında tozu dumana katarak koşan tavşan, kör domuzun yakınında yaşadığı ağaca çarpmıştır.

Böylece domuz da onu avlamıştır. Ee, yaratıcı olmak için kör domuz gibi bekleyecek misin?

Ben iyi ve büyük fikirler bulurum diye inanmadığın, kendinle yarışmadığın, çalışmadığın, düşünmediğin sürece, fikirler bulmana imkan yok. Zihnini neye hazırlarsan, onu maddeleştirirsin. Ben derslerimde, bir soru işareti olarak başladığımız eğitimi bir nokta gibi bitirmemizi sağlayan travmayı yok etmeye çalışıyorum biraz da. Bir çeşit terapi diyebiliriz buna. İşe yaradığını biliyorum.

Başta inanmayarak bakanlar, direnenler bile sonra bunun işe yaraığını görüp kendilerini yeniden keşfediyor, en katılımcı öğrencilerin arasına giriyorlar. Teneke Trampet’ten Kaptan Kanca’ya çeşitli filmler var ki, içimizdeki çocuğu bulmaya adanmıştır. Çünkü sınırsız merak ve hayranlık duygusu, hayal gücü, fütürsuzluk, yaratıcılığı tetikler. Ötesi bilgiyi kullanmayı, süzmeyi, biçimlemeyi ve onu en yaratıcı formda yeniden üretmeyi içerir. Bunlarsa öğrenilecek şeyler. Yani bu işin daha kolay yönü. Aslolan ilkini kabullenmek.

Bu yazıda saldırı yok gördüğün gibi Peter. Saldırıyı senden bekliyorum. Barracuda olacaksan eğer!

 

;