Ezberbozacısı - Peter Pan’a Mektuplar 2

Ezberbozacısı

Peter Pan’e mektuplar...2

Vurdu mu ses getireceksin denir. Vurduğumuz bir şey yok.Ayrıca geçen sayı ne yazdıysam, ses gelmemesi,‘ikrar’dan gelir. Demek, yanlış yok.
Konumuz şu: Reklamcılık Bölümleri’nde okuyup, binbir hayalle mezun olan öğrenciler... Bölümler açılıyor da, dört-beş derse aynı öğretim görevlisinin girdiği, genel derslerle işin geçiştirildiği, ‘bölüm olsun beri gelsin’ zihniyetinde okullarımız var. Sanki 70’li yıllardayız ve ortaokullarda derslere hep aynı hocalar giriyor... Kabus gibi. Değişen tek şey, üniversitedeki eğitimin düzeyinin düşmüş olması. Okullarda teoriyi bilen ama pratikten ya da iş yaşamının pratiklerinden, ajansların ve şirketlerin işleyişinden, pazarlama iletişiminin süreçlerinden fazla
haberi olmayan eğiticilerin baskın olması, sorun! Şimdi sorun buyken, buralarda okuyan çocukların, bu okulların reklam bölümlerinde yılları harcanıyor. Ve sorun çözülmüyor. Bu yılların hesabını kim verecek? Ha, denir ki, bu sorun her alanda geçerli. O zaman, zaten tüm eğitim
sistemi geçersiz anlamına gelir. Ki, biraz da gerçek böyle.Yazık değil mi, peki bu çocuklara? Yazık! Zaten okul seçerken doğru yönlendirilmiyorlar. Okula başlayınca olmasa bile bitirmeye yakın, kandırıldıklarını, gerçeğin öyle olmadığını görüyorlar. Hepsini iş kaygısı basıyor.
Okulların vaatleriyle gerçekleştirilenler farklı çünkü. Bu yazıyı okuyan öğrenci kardeşlerimin, ailelerine de yazımıokutmaları lazım ki, gerçekleri anlasınlar. Çünkü ben, hem yıllardır ajanslarımda, şimdi kendi ajansımda, hem zaman zaman okullara misafir eğitmen olarak giderek, kurs
dersleri vererek veya yüksek lisans programlarında dönemboyunca ders yaparak üzerime düşeni yaptım.
Ve orada geliştirilmesi gereken potansiyeli gördüm.
Aranızda pırlantalar var!
Arkadaşlar!
Şimdi doğrudan sizlere sesleniyorum. Okulunuzun dersleriyle yetinmeyin... Kendinizi geliştirecek sektörel kursları izleyin. Sektörel yayınları çokça okuyun. Kurslara sektörden gelen, işin pratiğini de defalarca yapmış reklam adamlarıyla tanışın. Çevrenizi geliştirin.Kendinizi ifade edin. Şansınızı kullanın. Özellikle yaratıcı bölümde yer almak istiyorsanız, fikir üretmek için zihninizdeki yolları değiştirmenin, yeni ve pratik bir eğitimden geçmenin, savaşın içerisinde cerrahlık yapmanın önemini kavrayın. Yaratıcılık da zanaattır.
Çünkü bu meslek aslında bir zanaattır. Kendinize bir usta ya da ustalar bulacağınız ajanslarda staj yapın.
Bu, en büyük yatırım olacak hepinizin geleceği adına. Bizler fikir bulan, markalara yol çizmek için onların hikayelerini ortaya çıkaran ve işi lafta bırakmayan, belirli süreler içerisinde (dead-line) bunları gerçekleştiren kişileriz. İster yazar, ister müşteri temsilcisi, ister stratejik planlamacı vd. olmak isteyin, önce sizi ad-man yapacak ajansı/ajansları seçin. Buralara sadece özgeçmiş yollamayın. Orada niye çalışmak isteğinizi, o ajansı hangi işleri ve tutumu için seçtiğinizi ve bunu kendi kişiliğinizle nasıl bağdaştırdığınızı da yazın. Hayat, seçimlerdir.
Kendi seçimlerinizi doğru yaparsanız ve süreci iyi yönetirseniz farkedilirsiniz. Kimse sizden orijinal özgeçmişler beklemiyor, orijinalliğinizin neye gönül verdiğinizle ilgili olması gerekiyor. Bunu bilin.
Son olarak, pratiği de öğrendiniz diyelim, bu meslek, gönül işidir. Sevmiyorsanız, mesleğinizi yaşam tarzınız
yapmayacaksanız bu işi, seçmeyin. Bizler, teori de dahil pratiği öğretiriz. Bir tek sizlerin beynine heves, sevgi çip’ini yerleştiremeyiz.

Şimdi aynaya bakın... Gözlerinizde heves ve aşk ışığı varsa bu meslek için, yolun üçte birini aşacaksınız demektir. Para arkanızdan gelir merak etmeyin.Para, başarının arkasından gelir çünkü. Bırakın bir süre az kazanın. Ve şu anda kazanmadığınız paranın, hayali olarak hesabınıza yattığını düşünün.
Bu, yatırıma değer. Çünkü yatırım yaptığınız şey, kendiniz
olacaksınız. Ve öyle olacaktır!
Gözlerinizden öperim.

;